30 Ocak 2018 Salı

Kavel grevinde direnişe metal işçilerinin grev ertelemesi

Yazılmaya gerçekten değecek tek tarih emekçi yığınların, çalışan sınıfların, üretici insanın tarihidir.
Yasalarda işçilerin grev hakkı yoktu. Grev yasa dışı sayılıyor ve böyle bir harekete girişenler cezalandırılıyordu. İşte böylesi bir ortamda Kavel Direnişi, işçi sınıfı mücadelesinin önünü açan büyük bir eylem oldu. Sarıyer’de kurulu olan Kavel Kablo Fabrikası’nda 28 Ocak 1963’te başlayan iş bırakma ve direniş eylemi, işçilerin grev hakkının 275 sayılı Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile yasalara geçmesiyle son buldu. 

Vehbi Koç’a ait olan fabrikada, Amerika’dan gelen genel müdürün göreve başlamasıyla işçiler 

üzerindeki baskılar artmıştı. Türk-İş’e bağlı Maden-İş Sendikasına üye 170 işçi 31 Aralık 1962’de 
yıllık ikramiyelerinin eksik ödeneceğini öğrenince seçtikleri üç temsilciyi patronla görüşmek üzere
gönderdiler. Bu üç kişi, iş yeri baş temsilcisiyle birlikte işten çıkarıldı. İşçiler de, işverenin tutumunu
protesto etmek için 28 Ocak 1963’te İşçiler, fabrikanın kapılarını kaynatarak tezgah başında 5 günlük 
oturma eylemi kararı aldılar. Bunun üzerine İşverenler ‘iş yerindeki asayişi bozdukları’ gerekçesiyle 
10 işçiyi daha işten çıkarıp lokavt ilan edince, 4-5 Şubat günlerinde de eylemlerini sürdüren işçiler, fabrikada idari kadroda çalışan 40 kişiyi de fabrikaya sokmadılar. Fabrikaya alınmayanlar bunun üzerine Vali Niyazi Akı ile görüşerek şikayette bulundu. Vali, işveren ve sendika temsilcileriyle bir görüşme yaptı. 9 Şubat’ta İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata’nın olaya el koyduğunun ve taraflar arasında anlaşma sağlandığının bildirilmesine karşın herhangi bir protokol yapılmadı. Pazartesi günü fabrikaya gelen patron, protokol yapılmaksızın işçilerden işbaşı yapmalarını istedi. İşçiler, protokol olmadan çalışmayacaklarını belirtrek bu teklifi reddetti. Bunun üzerine bildiri yayımlayan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), işçilerin anlaşmaya uymadığını, hukuk düzeni ve devlet otoritesine saygının sağlanamadığını ileri sürdü.

Kavel’in sahibi Vehbi Koç’a ait olan General Electric Ampül ve Türk Demir Döküm 
fabrikaları işçileri de kampanyalar başlattı.Türk-İş de kendisine bağlı tüm federasyon ve sendikalara 
bir genelge göndererek dayanışmaya çağrısı yaptı. İşverenler konfederasyonu da: “Mülkiyet hakkımız
tehlikede!” açıklaması yaptı.

Türk Demir’de çalışan 800 işçi de yardım kampanyasının yanı sıra sakal bırakma eylemine başladı.
Kavel Direnişi giderek daha büyük ses getirmeye başladı. 27 Şubat‘ta güney bölgesinde bulunan 
23 sendika başkanıyla 45 yönetici, yaptıkları toplantıda Türk-İş’in Kavel olaylarında olumsuz bir 
tutum aldığını belirterek konfederasyonla ilişkilerini kestiklerini açıkladılar. Sendikacılar, Türk-İş 
İcra Heyeti’nin Kavel’de pasif kaldığını, kendisinden bekleneni yerine getirmediğini, işçilerin 
ekonomik ve sendikal haklarını koruyamadığını ve patron zihniyetiyle hareket ettiğini söylüyorlardı.
Açıklamada ayrıca, 4. Bölge Temsilciliği’nde toplanan paranın Kavel işçilerine verileceği, Güney 
Bölgesi İşçi Sendikaları Konseyinin oluşturulduğu ve başına Abdulgafur Demir’in getirildiği belirtildi.  
 


2 Mart günü işçi eşleri de katıldı. Direniş sürerken kablo yüklü kamyonların fabrikadan çıkarılmak
istenmesi üzerine, kadınlar barikat kurarak bunu engellemek istedi. Ancak polis ekipleri kadınları 
dağıttı. Yaralananlar oldu. Sürdürülen temaslar ve arabuluculuk çabaları sonucu taraflar 4 Mart’ta 
anlaşmaya vardılar. Anlaşmaya varılması üzerine işçiler işbaşı yaptı.

Anlaşma nedeniyle Çalışma Bakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Burhan Feyzioğlu, Vali
Niyazi Akı, Emniyet Müdürü Haydar Özkın, Bölge Çalışma Müdürü Sabih Türsan ile sendika 
temsilcileri ve TİSK başkanının katıldığı bir tören düzenlendi. 

Kavel Kablo Fabrikasındaki direnişin sona ermesinin ardından 12 işçi tutuklandı. 52 işçi ile ilgili 
5 ayrı dava açıldı. Bu işçilere, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet, polise 
mukavemet, mesken masuniyetini ihlal ve benzeri suçlamalar yöneltiliyordu. 10 Haziran’da tutuklu 
6 işçinin serbest bırakılmasından sonra işten atılmalar üzerine, fabrikanın kaplama dairesindeki 30 
kadar işçi toplu halde iş bıraktı. Bu eylem nedeniyle duruma el koyan Sıkıyönetim, 6 işçiyi gözaltına 
aldı, 5’inin grev kışkırtıcısı olduğu ileri sürüldü.

Grev ve toplu sözleşme yasalarının henüz çıkmadığı ve grevin yasak olduğu bir dönemde yapılan bu 
direniş, Türkiye işçi sınıfı tarihinde dönüm noktasıydı. Eylemin grev hakkının verilmesini zorlayıcı 
niletiği, çalışma hayatını düzenleyen yeni yasaların çıkarılmasında önemli bir rol oynadı. 15 Temmuz 
1963’te kabul edilen ve 24 Temmuz 1963’te yürürlüğe giren 275 sayılı Yasa’da yer alan ve yasadan 
önce yapılan grev nedeniyle haklarında takibat yapılan işçilerin davalarının düşmesine ilişkin madde, 
Kavel maddesi olarak bilinir. 


Kavel grevi sayesinde1961 Anayasasının 47. maddesi gereği çıkarılması gereken ancak iş 
çevrelerinin baskısıyla çekmecede bekletilen kanunların Meclis’e getirmek zorunda kaldı. 
Dönemin Maden-İş Başkanı Kemal Sülker’e göre, işverenler, kanuna işçiler aleyhine ağır hükümler
konmasını sağlamak için Kavel de gerginliği kasıtlı olarak tırmandırmışlardı. Gerçekten de, 
dönemin Çalışma Bakanı ‘işçi dostu’ Bülent Ecevit, kamu emekçilerinin sendikal haklarıyla ilgili
maddeleri yasa tasarısından çıkardıktan ve patronlara lokavt yapma hakkını tanıdıktan sonra 275 
Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nu (kısaca Sendikalar Kanunu diye bilindi) 
yürürlüğe girdi. 

Grev işçilere hakları için direnmeyi, dayanışmayı; işverenlere, sendikayı, sendika üyeliğini, grevin 
hak olduğunu öğretti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bültenime abone olun ve sitemde yayınladığım en son faydalı yazılar mail adresinize ücretsiz olarak gelsin.
Kesinlikle spam mailler almayacaksınız!!!