Türkiye ekonomisinde "İzmir İktisat Kongreleri" ayrıcalıklı (!) bir yere
sahiptir. Bu ayrıcalığı konuk listesinden de seçmek mümkündür. Kongreye
uluslararası sermaye kuruluşları temsilcileri, çokuluslu şirket
yöneticileri (global sermaye jargonunda CEO olarak adlandırılıyor),
ulusal sermaye güçleri ve devlet yöneticileri davetlidir.
İlk kongre, 17 Şubat 1923'te Atatürk'ün direktifi ile ve
"yeniden yapılanma" temasıyla yine İzmir'de düzenlendi. Cumhuriyetin
ilanından önce düzenlenen bu kongrede, uluslararası sermayeye, nasıl bir ekonomi yaratılacağı deklare edildi.
Yayımlanan deklarasyonda, kurulacak cumhuriyetin, özel kesimin
yatırım amaçlarına uygun iktisadi politikalar geliştirip uygulayacağı ve
kademeli olarak tüketim ve yatırım mallarında devlet tekellerinin
kaldırılarak yerine özel yatırımların teşvik edileceği dünyaya dünyaya duyurularak, Osmanlı döneminde bir çok ticari imtiyaz İngiltere
ve Fransa olmak üzere hakkı elde eden başta batılı ülkelerin adeta
yüreğine su serpilmiştir.
Ancak bunları deklare etmek özellikle Osmanlı'nın dış borç batağından kurtulamayarak bütçelerini tamamen transfer bütçelerine dönüştürdüğü ve borçlarını ödeyemeyeceğini, yani ekonomik anlamda iflas ettiğini tüm dünyaya duyurduğu 1878'den üç yıl sonra yabancı ve yabancı kökenli yerli alacaklıların kurduğu ve birkaç yıl içerisinde vergi toplama hakkını bile elde eden Duyun-u Umumiye idaresi gibi bir gücü yitirip, ekonomi yönetimini ülkenin gerçek sahiplerine bırakacak sömürgecileri rahatlatmazdı.Bu sebeple bu kongrede Cumhuriyet sonrasında yasalaştırılacak bir çok düzenlemenin de sözü verilmiştir. Verilen sözlere uygun olarak 1924 yılında özel yatırımlara kredi sağlamak için İtibar-i Milli Bankası yerine Türkiye İş Bankası kuruldu ardından da Sanayii Teşvik Kanunu çıkarılarak bu alandaki düzenlemelere hız verildi.
Ancak özel teşebbüs kendinden beklenen mucizeyi gerçekleştiremedi. Gerek
alt yapı ve finansal sermaye yetersizliği ve gerekse de Sanayi Devrimi
dönemiyle birlikte baskın doktrin haline gelen Klasik Liberal İktisat
görüşü ve onun "Laisez Faire, Laisez Passe" (Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) düşüncesi 1929 Dünya Ekonomik Buhranı'nın
ortaya çıkmasını engelleyemedi ve Klasik İktisadın varsayımları bu
krizi derinleştirip buhrana dönüştürmekten başka bir işe yaramadı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dünyada ilk olarak "planlı ekonomi"yi uygulamış ve etkisi 10-15 yıl süren, tüm dünyayı etkisi altına alan Dünya Ekonomik Buhranından etkilenmemiştir.
1930'lu yıllara gelindiğinde Türkiye de dünyadaki birçok ülke gibi
"planlı ekonomi" uygulamış ve bu yıllarda başarılı kabul edilen iki
sanayileşme planı neticesinde günümüzde özelleştirilen ya da
özelleştirilme kapsamında olan neredeyse yegane ağır sanayi
kuruluşlarımızdan İSDEMİR, ERDEMİR ve Aliağa Demir Çelik işletmelerini kurmuş, ikinci dünya savaşına kadar geçen sürede planlananın üzerinde kalkınma gerçekleşmiştir.
Savaş sonrası dönem çok partili hayata geçişle beraber Demokrat Parti ve Adnan Menderes iktidarını yönetime getirmiş ve
1. İzmir İktisat Kongresinde alınan kararların "kaldığı" yerden devam
ettirileceği, kamu kesiminin hızla ekonomiden uzaklaştırılarak tüm
kaynakların yerli ve yabancı sermayeye açılacağı tüm dünyaya duyurulmuştur.
İzmir İktisat Kongresi'nde Alınan Kararlar
• El işçiliği ve küçük işletmeden derhal fabrikasyon siteme geçilmelidir.
•
Devlet yavaş yavaş ekonomik gücü olan organ haline gelmelidir.Özel
sektör tarafından kurulan teşebbüsler devletçe desteklenmelidir.
• Özel teşebbüse destek ve kredi sağlayacak iki devlet bankası kurulmalıdır.
• Dışarı ile rekabet edebilmek için sanayi bir bütünlük içinde kurulmalıdır.Yabancıların tekellerinden kaçınılmalıdır.
• Demir yollarının kısa sürede yapılmasına başlanmalıdır.
• İşçilere amele değil işçi denmelidir.
• Sendika hakkı tanınmalıdır.
Bu kongreye işçi, çiftçi, tüccar ve sanayici olmak üzere toplam 1135
delege katılmıştır. Kongre "Misak-ı İktisadi" (Milli Ekonomi İlkesi)yi
kabul etmiş ve nihayetinde de yukarıda özetlenmeye çalışılan kararlar
ortaya çıkmıştır.Bu ilkenin özü ise "Ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamız,
milli bağımsızlığımız içinde sağlanacaktır.Temel hedef siyasal
bağımsızlık gibi ekonomik bağımsızlığın da sağlanmasıdır."